Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

22 Ekim 2010 Cuma

Korkma Ben Varım

Bir kurgu. Hikaye, eğlenceli isimlere ve eşit söz hakkına sahip karakterler tarafından ayrı ayrı anlatılıyor. İlk bölümde yazar birkaç düğüm atıyor. Devamında okuduğunuz her bölüm ve dinlediğiniz her karakter olayları anlamanızı kolaylaştırıyor. Son bölümü okuduğunuzda hikayeye ancak hakim olabiliyorsunuz. Bir çeşit puzzle gibi. Merak unsuru, her bölümden sonra yerini şaşkınlığa bırakıyor.

Son derece komik adamlar tarafından kurulmuş gerçek bir mafya çetesi, fantastik bir devlet kurumu (GİB), tüm kurguya ve karakterlere ‘bol kepçe’ dağıtılmış ansiklopedik bilgi, yazarı tanıyanları şaşırtmayacak kadar çok benzetme, kelime oyunu, metafor, uydurulmuş ata sözleri, Menteş’in kurnazca esprileri ve kendine has üslubu var bu kitapta da.

İlginç olan –ve eleştiri sayılabilecek tek şey- tüm karakterlerin üslup ve anlatımının neredeyse aynı olması. Hepsi aşağı yukarı aynı bilgi, tutum ve mizah anlayışına sahip. Murat Menteş, karakterleri bu konuda özgür bırakmamış. Her satırda, “kaptan köşkünde ben varım” dediğini hisseder gibiydim okurken. Neyse ki bundan rahatsız değilim.

17 Ekim 2010 Pazar

Michael E. Porter - Modern Rekabet Stratejileri

"Michael Everett Porter (d. 1947), Harvard Üniversitesi İşletme Bölümü'nde (Harvard Business School) ekonomi ve yönetim bilimleri profesörüdür. Aynı zamanda Strateji ve Rekabetçilik Enstitüsü (Institute for Strategy and Competitiveness) başkanıdır. Stratejik yönetim alanında dünyanın önde gelen bilim adamlarından biridir. Akademik çalışmaları, şirketlerin veya bölgelerin nasıl rekabetçilik avantajları oluşturabileceği üzerine yoğunlaşmıştır.
Porter özellikle şu çalışmaları ile ünlüdür: Üç genel rekabet stratejisinin açıklanması (segmanlara ayırma, maliyet öncülüğü ve farklı konuşlanma stratejileri), bir şirketin üretim süreçlerini blok bir ok şeklinde betimleyen değer zinciri (Value chain) ve beş güç modeli (five forces model) kullanarak bir endüstrinin veya pazarın çekicilik ve rekabet analizinin yapılması.
Porter ayrıca bölgesel kümelenme (Cluster building) ile rekabet avantajlarının meydana getirilmesi teorisinin kurucusudur. Önde gelen tezlerinde devletler ihracatı değil, üretim gücünü çoğaltmasını destekliyordur. Birçok otorite tarafından en etkili yönetim düşünürlerinden biri olarak gösterilmektedir."
Kaynak: Wikipedia
* * *
İşletme, İktisat ve Pazarlama gibi Yönetim Bilimleri alanlarında öğretim gören tüm öğrenciler duymuştur Michael Porter’ı. Hatta bu bölümlerde okuyup onun ismini duymadan mezun olmak neredeyse mümkün değildir. Aynı şey Peter Drucker, Frederick Taylor ve Henry Fayol (kendisinin İstanbul’da doğduğunu yeni öğrendim) için de fazlasıyla geçerli. İşletme yönetimi konusunda sayısız teori, ilke ve kural üreten bu isimler Yönetim Bilimlerinin günümüzde ulaştığı noktaya gelmesinde büyük pay sahibidir. Porter ise yakın tarihimizde İşletme, Stratejik Yönetim ve Pazarlama alanlarında dikkate değer çalışmalar yapan akademisyenlerin başında gelmektedir. Öğrencilik yıllarımızdaki mecburi muhataplarımız Taylor, Drucker ve Fayol’a selam edip, yazıya Porter ile devam edelim..

Porter, 2009 yılında İşTcell Liderler Konferansı için Türkiye’ye geldi. Konferansta yaptığı sunumu birkaç kez izledim. Kendisi, birçok akademisyenin, anayasanın değişmez maddeleriymiş gibi savunduğu teorileri ya da ön kabulleri yok sayıyor. Bunu da farklı ya da muhalif olmak için yapmıyor. Değişen dünyada iş dünyasının ve işletmelerin de değişmesi gerektiğini, işletme ve kurumların stratejik yönetim adımlarının bu değişim dikkate alınarak atılması gerektiğini söylüyor. Porter’ın konferanstaki sunumuna ait iki videonun linkini aşağıya ekliyorum. Bu sunumda, bir lisans bölümünde, Stratejik Yönetim dersinde bir yıl boyunca detaylıca işlenebilecek konu başlığı ve vaka örnekleri var. Ayrıca sunumun pdf formatına buradan ulaşılabilir.
Videolar:

11 Ekim 2010 Pazartesi

Bi’ yaşıma daha girdim


Hayret edilecek bir şey yok aslında. Başlıktaki cümleyi deyim olarak kullanmadım; gerçekten bir yaşıma daha girdim bugün. Hepsi aynı olmasına rağmen, ticari ve sosyal hayat ve çevresel faktörler günlere birtakım farklı nitelikler eklemiş durumda. Bu yıl doğum günüm hiç hoşlanmadığım Pazartesi gününe denk geldi.  Doğduğum gün de Pazartesi’ymiş zaten. İnsan doğduğu günü sevmez mi? Pazartesi’yi sevmeme nedenlerimi anlatmayacağım şimdi; belki başka bir zaman..