Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

18 Eylül 2011 Pazar

Sahaf Festivali'nden..


Bu yıl beşincisi düzenlenen ve bugün bitmesi planlanan 5. Beyoğlu Sahaf Festivali 25 Eylül 2011 tarihine kadar uzatılmış. Biz dün oradaydık. Geçtiğimiz yıllarda Taksim Gezi Parkındaydı bu festival. Bu yıl TRT'nin Tarlabaşı'ndaki binasının yanındaki otoparkta düzenleniyor. Sadece sahaflardaki kitaplara ve diğer ürünlere bakarsanız sorun yok ama kafanızı kaldırdığınızda çirkin TRT binasını, sağa sola baktığınızda ise yerdeki otopark çizgilerini görüyorsunuz. Genel anlamda büyük fark olmamasına rağmen organizasyonun Gezi Parkındaki halini daha çok sevdiğimi söyleyeyim.

Dün öğleden sonra, 3-4 saatim orada geçti. 3 tane eskimiş, 2 tane yeni kitap aldım. Yeni kitap almamın nedeni yazarların imza etkinliği idi. Murat Menteş ve Emrah Serbes'in orada olacaklarını bilsem, askerde komutanların "okunmasında sakınca yoktur" notuyla imzaladıkları evdeki kitaplarını da oraya götürürdüm. "Sizin dışınızda herkes imzaladı, siz de imzalayın vs." diye.. Murat Menteş hazırlık aşamasındaki üçüncü romanının okunmasında sakınca olabileceğini de belirtti. Merakımız daha da arttı. (:

Demiryollar Mecmuası - 1932, 1933
  
     

Murat Menteş kitaplarını imzalıyor.


 Daha fazla fotoğraf burada.

13 Eylül 2011 Salı

Bunlar yenir ki!



Elma, incir, şeftali, nar, armut, karpuz, erik, böğürtlen... Tatilde dalından koparıp yediğim meyvelerden ilk aklıma gelenler bunlar. Bir bu kadarını da unutmuş olabilirim. Diğerleri için kanıtım yok ama böğürtlenler burada. Daha fazlası da burada. Arz ederim.



7 Eylül 2011 Çarşamba

Pazarlamacı İskender

Her yazar, kitaplarının daha çok insan tarafından okunmasını ister. Bu anlamda kitapların bir ölçüde popülerleşmesini -ve biraz da ticarileşmesini- eleştirmek doğru olmaz. Fakat Doğan Kitap'la birlikte Elif Şafak kitaplarındaki ticari kaygının, edebiyat çabasının önüne geçtiğini düşünüyorum. Sadece bu kitap kapağındaki görsel bile bunu düşünmek için yeterli bir neden. Yazara röportajlarda kitabın içeriğinden çok kapağındaki fotoğraf soruluyor. "Neden kendi fotoğrafınızı kapağa koydunuz? Neden erkek kıyafetleri giydiniz? Fotoğrafla ne anlatmak istiyorsunuz? vs..” Tüm bunlar en başından planlanmış gibi. Bir yuvarlak masanın etrafında oturup pazarlama karmasının tüm bileşenlerini hesaplamışlar gibi..


Kitap, yazarıyla, içeriğiyle, kapağıyla bir bütündür kabul ama içerikten önce kapağa odaklanıyor bir kısım okur. Hedef şaşırtılıyor. Ben de negatif anlamda hedefimi şaşırıyorum ve İskender yerine elim raftaki bir başka kitaba yöneliyor. Edebiyat dünyasından birilerinin ünlü olması güzel ama; yazarların kendi kitaplarını markette satılan herhangi bir ürün gibi görmeleri ve bu kaygıyla gerçekleştirdikleri tüm pazarlama faaliyetleri o kadar güzel değil. Almadım kitabı. İçimden gelmedi. Başka zaman alır mıyım bilmiyorum.