Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

14 Aralık 2011 Çarşamba

Anahtar paspasın altında


Apartman dairelerinde pek mümkün değil, fakat müstakil evlerde böyle bir durum var. Anahtar genelde paspasın altındadır. Büyük şehirler bu genellemenin dışında kalabilir belki. Evin ya da apartman dairesinin kapısının önünden tanımadığınız çok sayıda insan geçer. Küçük şehirlerde ise garip bir rahatlık var ev sahiplerinde. Özellikle hanımlar kapıyı kilitler ve anahtarı paspasın altına bırakır. Yazın fark ettim; annem hala böyle yapıyor. Bir tek, bazen daha güvenli olsun diye kapıdan iki metre kadar uzaklıktaki ayakkabı dolabına koymaya başlamış. Anahtarın saklanabileceği iki alternatif yer olunca güvenlik pekiştirilmiş oluyor.

Yukarıdaki köpek 3-5 yıldır aynı sokakta. Yanında arkadaşları da var. 5-6 köpekten oluşan miskin mi miskin bir çetenin üyeleri.. Hep uyumaktalar. Dünya yansa umurlarında olmayacak tipler. O sokağa gidip, en azından bir tanesini görmeden geçtiğimi hatırlamıyorum. Öyle de bağlılar sokaklarına. Hepsinin fotoğrafları var ama deşifre etmeyeyim şimdi burada. Kapıyı açabilecek olan var mı?

Bu arada iki buçuk yıl önce bu fotoğrafın benzerini paylaşmışım. Blogun ilk günüymüş aynı zamanda. Uzun bir dönem, hiç vakit ayırmamışım; onu da fark ettim. O proje senin, bu sunum benim dirsek çürütmekteydim. 

2 Aralık 2011 Cuma

Tekdüze

Akşam haberleri, maç muhabbeti, yemek tarifleri, sabah mahmurluğu, Pazartesi sendromu, vize/final haftaları, halı saha maçları, ofis gürültüsü, Pazar kahvaltıları, metrodaki/otobüsteki tanıdık yüzler, farkında olmadan izlediğimiz reklamlar, kulağımızdan eksik etmediğimiz şarkılar, elimizden düşmeyen telefonlar, çalması beklenen telefonlar, çalmasın diye kapatılan telefonlar, bitirilemeyen kitaplar, sinema biletleri, sınav kağıdının kenarına çizilen karamsar şekiller, renkli kalemler (sadece stabilo kalemler), hafta sonu gezileri, hayat telaşı, ıhlamur kokusu, sabah ezanı, Cumartesi rahatlığı, sabah kahvesi, çocuk neşesi, trafik çilesi, vapur sesi, kar beklentisi, si, si, si.. Ezberlenmiş bir hayatı yaşıyoruz.

Rutin işlerden ve monotonluktan sıkılır insan. Daha renkli bir yaşam hayal eder, bunun için çabalar. Ama bu kaygılarını unutur çoğu zaman ve -farkında olmadan- sıradan olanı yaşamaya devam eder. Bu durumun şarkısı olsa, aşağıda paylaştığım gibi olurdu. Aynı tempo, aynı melodi, değişiklik göstermeyen, kendini tekrarlayan, "bitti galiba" dendiğinde bitmeyen, tekdüze bir şarkı. Tarif sıkıcı gelebilir ama şarkı öyle değil.


Daha önce paylaştıklarım:
Zayak
Dashti
Història curta d'un vent