Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

23 Şubat 2012 Perşembe

Refugee

Metro istasyonunun merdivenlerinden çıkarken, dışardaki araçların gürültüsünü ve şehrin uğultusunu duyar adam. Herkes yürüyen merdivene sıkışmaya çalışırken; o genellikle sabit merdivenleri kullanır, biraz uyuz biri. Kravatını gevşetir biraz. Ama akşamüstü okuldan çıkan liseli gençler kadar değil. Sağ elinde bilgisayar çantası var. Sol eli cebinde. Derken yolun karşısındaki kadını fark eder. [38'] Kaç gündür telefonlarına çıkmadığı için ne yapacağını bilemez önce. Utanmak tek başına çare değil. Sonra "belki görmemiştir" umuduyla adımlarını hızlandırır. [1.08'] Fakat görmüştür kadın. Hatta bunun için o duraktadır. Adam kafasını öne eğip hızlı adımlarla yürümeye devam eder. Bir taraftan da yolun karşısındaki kadının kendisini görüp görmediğinden emin olmak için trafikteki araçların arasından kaçak bakışlar atar.

Kadın adamı eliyle koymuş gibi bulur. Fark edilmese, beklediği köşeye kadar geleceğini de hesaplamıştır zaten. Ama adam yön değiştirip kaçmaya başlar. Kadın önündeki otomobillerin arasından sıyrılarak yolun karşısına geçer. Biraz tedirgin, elinin iç kısmıyla bir ticari taksinin ön kısmına vurur. Adam kaçacak göz göre göre..

Adam iyiden iyiye takip edildiğinin farkında artık. [1.45'] Gevşettiği kravatı çeker boynundan. Ceketini de çıkarır ve -cebinden çoktan çıkardığı- sol eline alır. Sağ elinde çanta var hala. Kadının yaklaştığını hissedince hafif tempoda koşmaya başlar. Köşeye geldiğinde izini kaybettirmek için sola döner ve bir anda karşısında bulduğu kestaneci tezgahına çarpar. Kestaneler yere savrulur. Kestaneci adam kaldırıma saçılan kestanelere bakar ve okkalı bir küfür savurur çarpıp kaçmakta olan adamın arkasından. [2.14']

Kadın da koşmakta artık. Aynı köşeden dönerken, yerden kestaneleri toplayan adamı son anda görür. Çarpmamak için zor kurtarır kendini. Diziyle sürter sadece biraz. Yanından bir hışımla geçen kadının arkasından da küfreder kestaneci. Ama bu kez biraz daha usturuplu.

İkisi de iyice hızlanmıştır. [2.33'] Bir maratonun son yüz metresindeki gibi en hızlı koşularını yapmaktalar. Adam izini kaybettirmek için son bir hamle ile sağdaki izbe sokağa dalar. O kadar hızlı ki artık, çizgi film karakterleri gibi ayakları yere basmıyor neredeyse. [2.59'] Kendisini yavaşlatan çantayı elinden düşürür. Alıp almamak konusunda tereddüt eder. Kadının yaklaştığını görünce boş verir, koşmaya devam eder. Bu arada diğer elindeki ceketi de boşluğa bırakır. Tüm hızıyla koşarken, bir anda daldığı bu sokağın çıkmaz sokak olduğunu fark etmez. Yolun bittiği duvara doğru koşar, koşar ve duvara çarpar. Adamın ayakları yerdedir şimdi. Bu sefer de başının üstünde yıldızlar dönüyor. [3.25']

Kadın köşeyi döner. Adamın yere düştüğünü görünce yavaşlar. Derin nefes alarak öne doğru eğilir, ellerini dizlerine yaslar. "Nereye kaçtığını sanıyorsun Allah’ın cezası!"

Adam uyanır. Ceketi başının altında, köşede düşürdüğü çanta hemen yanındadır. Tepesinde de kollarını göğsünde birleştirmiş bir kadın.
Bu şarkıyı ne zaman dinlesem, zihnimde böyle bir kovalamaca geçiyor. Şarkının değişken ritmi, melodileri, temposu, vokalin sesi, aradaki ud’lu bölüm vs.. hep bunu düşündürtüyor. Bu şarkının klibi böyle bir şey olmalı bence. Ben çekecek değilim, sadece aklımdan geçeni yazabilirim. Daha önce de Zayak için yol haritası yazmıştım. Düpedüz işgüzarlık..

11 Şubat 2012 Cumartesi

Nefes + Tokina

Tokina'mı aldım. Geniş açı objektifim yoktu. Alternatif ürünlere de baktım, kararım değişmedi. Tokina 11-16 f2.8 aldım. "Manyak mısın sen, bunun yerine iPhone alırdın" diyen arkadaşlarım var. (: Bu dert değil de, şöyle bir sorunum var; bu objektif de evdekilerin yanında bir dönem tozlanacak, küflenecek.

2-3 aydır mesai saati ve gün mefhumum kalmadı. Birkaç ay daha böyle gidecek gibi. En başında biraz tereddüt etmiş olsam da, zaman geçtikçe projenin ilerlediğini görmek, olumlu sonuçlar almak, sarf ettiğim emeğin karşılığını almak motivasyonumu arttırıyor. Yalnız başka şeylere vakit ayıramadığım için biraz nefeslenme ihtiyacı hissediyorum. Bunun için bugün fotoğraf atölyesine kaçtım. Haftada bir gün, birkaç saat  yine iyi gelecek. Dönüşte de kendimi ne zamandır aklımdaki bu objektifle ödüllendirdim. Bunlar da deneme çekimleri. Biraz alışmam lazım. Kusurlar bana ait, Tokina'ya laf yok.
Fotoğraflar söz dinler, tıklayınca büyürler.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Macera olsun diye işe gittim

Aranızda kardan şikayet edenler olabilir. Bense günlerdir dua ediyorum yağsın diye. Kosmos'u bir daha izliyorum, içim gidiyor. Bu sabah kapıda 20 cm kar vardı. Bu kadar bekledikten sonra eve dönüp uyuyamazdım. Macera olsun diye işe gittim. Sağda solda, -yılın 360 gününü kuzey kutbunda Eskimolar'la yaşıyormuş da, 5 günlüğüne gelmiş gibi- insanların kardan bahsetmesini, kar fotoğrafları paylaşmasını anormal karşılayan cool vatandaşlar var. Mübarek buraya 10 yılda bir bu şekilde kar yağıyor zaten. Neyse. "Neyse" de olmasa.

Birileri inatçılığıma laf edince; dedem "inat da bir murattır" der. İnadım meşruiyet kazanmış durumda. Şirketin bahçesinden. İnadına kar fotoğrafı.. (: