Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

16 Ocak 2014 Perşembe

Gölyazı, Eskikaraağaç filan.

http://www.flickr.com/photos/mustafaonat/11980301706/

Ağır grip salgını haberlerine rastlamışsınızdır. Yeni yılın ilk günü, ciğerimi sökmeye niyetlenen bir öksürükle başladı bendeki etkisi. Sonra beni tam anlamıyla nakavt etti. Daha önce de herkes gibi grip olmuştum ama bu virüs bildiğiniz gibi değil, elden ayaktan kesiyor. Gördüm ki insan yatmaktan da yorulurmuş. Birkaç kez "galiba iyileştim" diyerek dışarı çıkmaya niyetlendim. Hepsinde de evden çıktıktan 5 dk. sonra kendime söylene söylene eve döndüm. Şimdi iyiyim. Diğer tüm belirtileri yok olsa da, henüz beni bırakmayan öksürükle ciddi düşünüyoruz.

Blogu ihmal ettim. Fakat en çok kendimle iletişim kurduğum yerdi burası zaten. Hâlâ da öyle. Buna rağmen çok sayıda arkadaşım “neden yazmıyorsun, ne zamandır blogu ihmal ediyorsun vs.” gibi serzenişlerde bulundular. Çok sayıda derken en az 5 (yazıyla beş) kişiden bahsediyorum. Öyle yani. Eksik olmasınlar.

Aslında buraya “ben çok hastaydım” demek için gelmedim. Gelişigüzel yazmaya başladığım bu blog zamanla fotoğraf merkezli olmaya başladı. Geçen sürede de fotoğraf çektim ama buraya eklemek gelmedi içimden. İtiraf etmek gerekirse bu işin en zor tarafı bu galiba: fotoğrafları seçmek ve görünür bir yerlere koymak. Fotoğraf, keyif aldığım bir uğraş. (keyif kelimesini sevmeyen ve kullanmaktan imtina edenler var, biliyorum. Onun yerine eğlence, zevk vs gibi kelimeleri kullandığımızda, ikame ettiğimiz bu yeni kelime, ifade etmeye çalıştığımız hissi/düşünceyi anlatmakta yetersiz kalıyor. Onların sırtına bu ağırlığı yükleyerek kelimelere zulmetmeyelim diyerek de sosyal mesajımı vermek isterim) Fotoğraf çekerken aldığım keyif, seçim esnasında yerini eziyete bırakabiliyor. Birçok parametreyi hesaba katıp aynı kadraja sahip, farklı ayarlarda çok sayıda fotoğraf çektiğinizde hangisinin en iyi olduğunu bulmak çok zor. Elinizde birden fazla iyi fotoğraf varsa daha da zorlaşıyor bu durum. (Yazar burada genelde iyi fotoğraflar çektiğini iddia ediyor) Ya tamam öyle demek istememiştim ama zihnim bana oyunlar oynuyor hep. Hemen kapatmayın sayfayı lütfen :(

Geçtiğimiz yaza ait, İstanbul, Bursa, Gölyazı, Eskikaraağaç, Trilye, Mudanya ve tekrar İstanbul rotasını kapsayan bir günlük geziden birkaç iz düşeceğim. Trilye için sadece fiyasko demek isterim. Çok iyi pazarlanmış vasatın altında bir sahil kasabası. Gölyazı ve Eskikaraağaç ise bakımsız olmalarına rağmen konumları itibarıyla etkileyici köyler.  İkisi de Ulubat Gölü’nün kıyısına kurulmuş. Hatta Gölyazı, kendisini karaya bağlayan yolu da saymazsak ada gibi. Eskikaraağaç ise leylekleriyle ve Leylek Festivali’yle ünlenmiş bir kıyı köyü.

Malum; büyük şehirlerimiz genellikle estetik kaygıdan yoksun yönetildikleri için sınırsızca çirkin ve düzensizler. Bunda merkezi ve yerel yönetimler kadar olmasa da, geçimini sağlamak amacıyla büyük şehirlere yerleşip kente sahip çıkmayan, yaşadığı şehirle aidiyet hissi kuramamış insanların da payı var. Buna karşın, doğduğu köyde büyüyen ve orada yaşayan insanların köylerine aynı vurdumduymaz tavrı göstermeyeceklerini düşünürdüm önceden. Bu iki köyün hâlini görünce maalesef üzüldüm. Hayır benim tezimi neden çürütüyorsunuz! Her şeye rağmen bu köyler, göl kıyısında, söğüt ağaçlarının gölgesindeki balıkçı tekneleri ve balık mezatlarıyla görülmeye değerler.

Böyleyken böyle. Birkaç fotoğrafla bitireyim. Flickr’da başka fotoğraflar da var. Bu da instagram şubemiz. Bu günlük bu kadar.

Fotoğrafların büyük halleri için üzerlerine tıklayabilirsiniz... 
 
http://www.flickr.com/photos/mustafaonat/11979880584/in/photostream/

http://www.flickr.com/photos/mustafaonat/11979460965/in/photostream/

http://www.flickr.com/photos/mustafaonat/11980303466/in/photostream/

http://www.flickr.com/photos/mustafaonat/11979760033/in/photostream/