Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

28 Ocak 2011 Cuma

İsyan mevsimi!



Afrika’nın kuzeyindeki halk isyanları, kusursuzca dizilmiş domino taşları gibi birbirini etkiliyor. Ortadoğu ve dış politika konusundaki tecrübelerine büyük saygı duyduğum Mete Çubukçu’nun dünkü yazısını görene kadar olayların bu kadar ciddi olduğunu fark etmemiştim açıkçası. Çubukçu, NTV’nin Haber Müdürü olmasına rağmen muhabirliğe de devam ediyor aynı zamanda. Mavi Marmara gemisi İsrail’e zincirlendiğinde geminin yakınında muhabirlik yapan da oydu, Taksim’de polis araçlarının ortasındaki canlı bomba eyleminin birkaç dakika sonrasında olay yerinden bildiren de... Tunus’taki büyük halk isyanından sonra haber bültenlerinde ve gazetelerde Mısır’ın da karıştığı haberleri vardı. Bugün ise isyanların daha da şiddetlendiği anlaşılıyor. Mısır'da, Ordu isyanlara müdahale etmiş. 30 yıllık Hüsnü Mübarek rejiminin sona erme ihtimalinden bahsediliyor. [1][2][3]

ntvmsnbc bir isyan haritası hazırlamış. Bu haritada, Kuzey Afrika ve çevresinde yoğunlaşan halk isyanları, küçük bilgiler eklenerek gösterilmiş. Haritayı görene kadar Tunus'ta başlayan isyanların Mısır dışında, başka ülkelere de sıçradığını bilmiyordum. İsyanların geldiği boyutu göstermek açısından oldukça etkili bir iş olmuş. Hala iyi şeyler yapıyor olsa da, ntvmsnbc’nin son bir yıldaki değişiminden son derece rahatsızım aslında. Anasayfa’nın foto-galeriye dönüştürülmesi başta olmak üzere, siteyle ilgili rahatsızlıklarımı ilgililere bildiriyorum sürekli. Başka şikayetler olduğunu da biliyorum ama, onlar da benzemeye çalıştıkları (hatta benzedikleri) diğer siteler gibi ‘tıklanma’ sayılarını referans alıyorlar artık. Neyse konumuz bu değil..

Geçtiğimiz günlerde Tunus’taki bir arkadaşımla yazıştım. “Neler oluyor Tunusta” diye sordum. Devlet başkanının devrildiğini ve kaçtığını, ordunun da bu isyanda halkın yanında olduğunu söyledi. Onlar da ailesi ile birlikte şehir değiştirmiş ve isyana katılmışlar. Bu halk inisiyatifinin, netice itibariyle Tunus için beyaz bir sayfa demek olduğunu; artık geleceğe daha güvenli baktıklarını söyledi arkadaşım. Maalesef ülke olarak darbe kültürüne hiç uzak değiliz. Umarım -onun söylediği gibi- onlar için böylesi hayırlı olur.

27 Ocak 2011 Perşembe

Sabırsız değilim


Önceleri sabırsız olduğumu düşünürdüm; değilmişim. Geçen sürede sabretmeyi öğrendiğimden de değil ayrıca. Aslında hiç sabırsız olmamışım. Sabırsızlık olduğunu düşündüğüm şey de tahammülsüzlükmüş. Sabırsızlık, bir şeyin hemen, o anda gerçekleşmesini istemek. Bense iyi şeyler için bekleyebilirim. Bu sürede de zamanın daha hızlı geçmesini istemem.

Tahammülsüzlük ise herhangi bir şeyin, hemen, derhal bitmesini istemek. Bir toplu taşıma aracında ya da bir düğün salonunda, dinlemesem bile mecburen duyduğum müziğin bir an evvel bitmesini istemem mesela. Böyle bir durumda beni bunaltan şey sabırsızlık değil, tahammülsüzlüğüm. "Bitse de gitsek" hali.. Okuduğum paragrafı, satır satır, kelime kelime takip ederek okumak yerine; aynı anda birkaç satırından tesadüfi kelimeler seçerek daha hızlı okumaya çalışmak nasıl bir tahammülsüzlüktür? Ya da bu başka bir şey mi bilmiyorum şimdilik.

Malum; sabır ve tahammül farklı şeyler. Sabırsız olmadığımdan eminim. Tahammülsüzlüğümün şiddetini ise henüz ölçebilmiş değilim.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Bin Muhteşem Güneş

Kurgu birebir gerçek olmasa bile, karakterler üzerinden bir dönemi anlattığı için 'gerçek' bir tarafı var kitabın. Sömürülen bir ülke.. Ülkede yaşayan kadınların herhangi bir konuda seçim yapabilme ihtimali çok düşük. Bu kadınlar ve onların hayatıyla ilgili tüm konularda genellikle başkaları (erkekler) karar veriyor. Kendi seçimlerini yapma hakkına sahip oldukları nadir zamanlarda da, aslında onlara diretilmiş zoraki seçeneklerden -ve hayatlardan- birini tercih etmek durumundalar.

Sadece hikayesi ile değil, yazarın da olumsuz etkisiyle ruh karartıcı ve kasvetli bir kitap benim için. Raftaki yerini değiştirmek zorunda olmasam, tamamını okumayabilirdim.

7 Ocak 2011 Cuma

The Goal (Amaç)

Üniversitede çoğu hocamız, derslerde kendi hocalarının kitaplarına bağlı kalırdı. Piyasada daha güncel ve kapsamlı çok sayıda alternatif kitap bulunmasına rağmen, 25-30 yıl önce kendilerine öğretmenlik eden akademisyenlerin müfredatından şaşmazlardı. Sırf bu takıntı yüzünden Türkiye Ekonomisi dersinde 40 yıl öncesinin kitabını takip etmiştik mesela. Birimiz günümüzdeki ekonomik koşulların farklılığından bahsedip güncel bir örnek verdiğinde de bir şekilde kitapta yazanları savunurdu hocamız. Karşısında tez savunması yaptığı hocasını bize karşı savunurdu bu sefer.. Bu yüzden final haftaları dışında ders kitaplarıyla pek işimiz olmazdı.

Bir süre önce, “keşke haberim olsaydı da üniversite yıllarında okusaydım”  dediğim bu kitap geçti elime. İşletme, Endüstri Mühendisliği vs. gibi bölümlerde okuyan ya da bu bölümlerden mezun olanların, eğitim hayatlarında çokça duydukları kavramları içinde barındırıyor The Goal ya da ülkemizdeki ismiyle Amaç. Öğrenciler için ders konularını, çalışanlar için işle ilgili konuları içermesine rağmen oldukça sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Öğretici olmasına rağmen hiç sıkıcı değil.

Kısıtlar teorisini temel alan bu kitapta tedarik zinciri yönetimi süreçlerinin tamamına yer veriliyor. Bu kavramları bu sefer ders kitaplarının indeks başlıkları altında, kurallar ve ilkeler halinde değil; bir roman kurgusu içerisinde buluyoruz. Kitaptaki karakterler bir fabrikanın işletme müdürü (ve ailesi), bir danışman ve departman yöneticileri. Neredeyse tüm işletme fonksiyonları aksayan, kapanmak üzere olan bir fabrikayı kurtarmayı amaçlayan insanların toplantılarına ve kişisel çözüm önerilerine tanık oluyoruz. Önce darboğazlar olmak üzere, işletme sorunlarıyla ilgili durum tespiti yapılıyor. Karşılıklı sorulara kafa yorarak, -dışarıdan da olsa- çözüm sürecine dahil oluyoruz. Roman karakterlerinin çözüm önerileri ile kendi çözüm önerimizi karşılaştırma imkanımız da var ve bir anlamda kendimizi test ediyoruz.

Kitapta bir roman kurgusu içerisinde aşağıdaki konular yer almakta. Fakat, belirttiğim gibi bu kavramların birçoğu başlık halinde ya da isim olarak değil, içerik olarak mevcut. Ayrıca kitaptan, bu konularla ilgili çok sayıda örnek vaka çıkarılabilir.
  • Kısıtlar Teorisi
  • Tedarik Zinciri Yönetiminin tüm süreçleri (planlama, stok yönetimi, satın alma, talep ve sipariş yönetimi, maliyet yönetimi, lojistik vs.)
  • Üretim Yönetimi
  • Sürekli İyileştirme Süreci (Kayzen)
  • Değişim Yönetimi ve direnç