Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

15 Nisan 2012 Pazar

Hissiyat

Buraya bir şeyler yazacak, birkaç küçük not düşecektim. Hep başka yerlere yazdım. Başka yerlere önemli maddeler sıraladım. Aradan yine zaman geçti.

Uzun uzun yazmak, gevezeliğin bir başka türü müdür? Bundan emin değilim. Derdimi kısa cümlelerle anlatabilmek isterdim. Böyle yaptığımda yanlış anlaşılma endişesi duyuyor ve anlattıklarımı gerekçelendirme ihtiyacı hissediyorum. Sonra da yazı uzuyor. Bildiğin gibi değil; uzadıkça uzuyor. Bu sayfanın tapulu sahibi olmama rağmen, düşündüklerimin ne kadarını buraya yazacağımdan emin olamayabiliyorum bazen. Başka bir yere de not düşmüştüm, kendimi tekrar edeceğim: Sanırım kurumsal yazışmalar insanı standartlaştırıyor. Bu yüzden yazdığım çoğu şeyde gereksiz ve sıkıcı bir resmiyet var. Bak yine öyle oldu.

Uzun yazmayayım derken yazıyı uzatıyorum. İflah olmaz klavye tiryakiliği benimkisi. Şu yazının devamını yazacaktım, üzerinden 2 hafta geçmiş. Başka bir şey yazmayayım, birkaç fotoğraf ekleyeyim, rahatsızlık vermeyeyim.



Devamı Flickr'da.

15 yorum:

  1. Görseller muthis. Bir kacini arakladim. (isim belirtc tabii) Arti, bu senin sacmalamis halinse eger, eh sacmalamaya devam ozaman.

    YanıtlaSil
  2. ben de uzun cümleler kurabilmek isterdim.Daha sonra silmem gerekmeyecek uzun,anlamlı cümleler.Fotoğraflarsa çok güzel.:)

    YanıtlaSil
  3. bugün yazmışsın, denk geldi..

    bişey oluyo değil mi? yani ben işe başlayalı 5 ayı 5 gün geçti.. 5 ay 5 gündür küçük hissiyat belirtileri, ufak notlar dışında tarifleyememişim ne dünyayı ne kendimi. fotoğraflara hikayeler uydurup diplerine iliştirememişim, şarkıları gittiğim yolu çekilir kılsın diye dinlemekten öteye geçip gördüklerime fon müziği yapamamışım bu kadar zamandır. zira belki görecek kadar bakmamışım, yorgunmuşum belki..

    ben işe başladığımdan beri ilk bir haftada mesai saati kavramını, bi aya kalmadan esnek çalışma saatlerini, hemen ertesinde hepten teslimiyeti öğrendim. hepten teslimiyeti; çalışmasam dahi yorgunluktan sinemaya, tiyatroya gidemediğim, maillerimi sürekli takip etmek zorunda olduğum, 'huzursuzluğun kitabını' okurken, sharon van etten-keep dinlerken zamansız diplere düşmekten korktuğum, müzik çalarımı gözümü nemlendirmeyecek, beni düşünmeye itmeyecek şaylerle doldurmaya başladığım zaman öğrendim.

    bugün beni iş için gönderdikleri başkaca bir şehirdeyim.. hava bulutlu burda, sabahtan yağmur yağdı hatta.. ben bu şehre öğrenci iken bikaç defa günübirlik gelip gitmiş, pek de seviş idim o zamanlar. yine bahar aylarından biriydi halbuki, hava ne yapsa kızmayacağımız zamanlardı.. şimdi nasıl da mesafeliyiz bu şehirle, nasıl da sevimsiz geliyor bana. öyle garip bişey işte..

    yazarken, anlatırken dilimizde bi sertlik var artık, bi tatsızlık... hatta belki bi isteksizlik, bu hallerimiz görmek istemeyen tarafımızın baskınlığı belki..

    ama yine de bi umut, bi çözümü bi çıkar yolu vardır umudu.. yine şen güler, hisseder, anlatırız belki diye akça pakça bi umut...

    YanıtlaSil
  4. Lô - Lâ;
    Bu sefer en büyük hallerini eklemiştim. Al senin olsun (:

    Saçmalamak değil de, sıkıcı olmaktan kaçınma kaygısı gibi bi şey.. Bunu bile kısaca anlatamıyorum (:

    YanıtlaSil
  5. Özgür Ceren Can;
    Sen böyle yazınca aklıma geldi: Sayfaya "beğen" butonu koyacağım. Çok özgün bir fikir değil mi sence de? (:

    YanıtlaSil
  6. Mary Daisy Dinkle;
    Uzun, anlamlı ve sıkıcı olmayan.. Fotoğraflarla daha çok uğraşmaya başladım, dediğin gibi olur umarım (:

    YanıtlaSil
  7. zamyak;
    Blog yazılarının paralelinde bir yorum olmuş. Çok tanıdık..

    Böyle şeylerden bahsedince, çoğu insan işinden şikayet ettiğini düşünüyor. Halbuki bu bir durum tespiti sadece. Farkındalık bildirisi gibi bir şey..

    YanıtlaSil
  8. aslında bu elbette ki şikayet; ama dediğin gibi işine değil de yönetimine, genel kural belirleyicilerine karşı bi öfke, halinden anlayabilenlere de öfke duyduklarına dair şikayet.. ve elbetteki tanıdık; çünkü şikayet ettiklerimiz yüzünden aynılaşan günlerimin ve bu günler arasında yabancılaştığım kendimin cümleleri... evet, çok tanıdık...

    YanıtlaSil
  9. Uzun uzun yazmak gevezeliğin bir türü, evet, ama daha sağlıklı olanı, konuşma türünden, bence. Öyle. :)

    YanıtlaSil
  10. ben de kurumsal yazışmalar ve standartlık kısmına nasıl hak verdim. ama orada sıkışıp daralan şey büyüyüp büyüyüp diğerine nasıl nanik yapar bazen. umudu kesmemk lazım yorumlarda da değinildiği üzre. biraz aylaklık edince geliriz biz gevezeler kendimize:)

    YanıtlaSil
  11. Kurumsal yazışmalarınız ne kadar yoğun ve ne derece etkili bilmiyorum ama harika bir üslubunuz olduğunu söyleyebilirim. Yazılarınızı çok beğendim. :)

    YanıtlaSil
  12. MARTI;
    Her halükarda geveze oluyoruz yani. En azından gürültü yapmıyoruz :)

    YanıtlaSil
  13. zeynep;
    Öyle tabii. O iş yazışmalarının, normal hayattaki yazdı diline sirayet etme durumu var. Anlatmaya çalıştığım ve rahatsız olduğum şey bu. Belirttiğin gibi, enginlere sığmayıp taşmalıyız :)

    YanıtlaSil
  14. İhtimalsiz Hayaller;
    Çok yoğun değil de, abartıyorum işte biraz! (:

    Eksik olmayınız. Böyle bir iddiam yok. İltifat ve temenni olarak kabul ediyorum. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil