Mustafa Onat's items Go to Must.'s photostream

29 Mayıs 2014 Perşembe

Hasankeyf



Her bahar öncesi bir Güneydoğu muhabbeti geçer: “Bu bahar Güneydoğu’ya gidelim.” Her bahar ya başka bir işimiz çıkar ya da başka bir programımız veya bir mazeretimiz olur. Hiç olmadı işi gücü bahane ederiz. Neticede her bahar sonunda biz Güneydoğu’ya gidememiş oluruz… Ve her bahar biter arkadaşlar. (Kesin bilgi) Bu yıl da böyle başlamıştı. Birçok nedenle, çok yakın zamanlar için bile kesin planlar yapamadığım halde, bu kez iki ay öncesinden biletlerimi aldım: “Kimse gelmezse yalnız giderim.” Görmeyi planladığım yerleri ve temel rotayı belirlemek dışında çok ciddi bir plan yapmadım. Aklımda Hasankeyf, Midyat, Mardin, Urfa ve Diyarbakır vardı önce. Dört günün yeterli olmadığını düşünerek Urfa’yı eledim. Hem rotanın birazcık uzağında kalıyordu, hem de ilerde Nemrut’a gittiğimde (inşallah diyelim ;) ) Urfa’yı da görürüm diye düşündüm.

İlk gün, sabah 7 gibi Diyarbakır’a indim. Buraya son günü ayırdığım için vakit kaybetmeden Hasankeyf yoluna koyuldum. Diyarbakır İlçe Garajı’ndan yarım saatlik aralarla Batman’a hareket eden minibüsler var. Bu minibüslerle önce Batman şehir merkezine, oradan da yine minibüsle Hasankeyf’e ulaştım. Kısa beklemeleri de sayarsak 1,5-2 saatlik bir sürede Hasankeyf’teydim. (İstanbul'dan Batman'a direkt uçuş imkanı da var)


Bilindiği gibi Hasankeyf yakın zamanda Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak. Barajla Hasankeyf arasında onlarca kilometre olmasına rağmen (karayolu ile 75 km.) ilçenin Dicle’nin su yatağında, vadi boyunca yerleşmiş olması nedeniyle baraj sularından etkileneceği belirlenmiş. Birçok sivil toplum örgütünün bu konudaki direnişi maalesef bir sonuca ulaşacak gibi görünmüyor. Yıllardır ertelenen ya da geciken baraj açılışı bu sefer gerçekten yaklaşmış durumda. Devlet Su İşleri’nin öngördüğü tarih, 2015 yılı. Hasankeyf birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, zengin bir mirasa sahip bir merkez. İlgili olanlar, Hasankeyf'in tarihi ve baraj inşaatı ve sonuçlarıyla ilgili detaylı bilgileri buralardan temin edebilir: [Hasankeyf][Ilısu Barajı] Ben detaylara girmeyeceğim.

Hasankeyf’e girerken yıkılan taş köprü, mevcut köprü, karşıdaki kayalar ve Er-Rızk Camii’nin minaresi görünüyor. Merkez olarak kabul edebileceğimiz köprübaşında başlayan küçük bir çarşı var. Çarşıdan içeri saptığınızda, en arkada eskiden Hasankeyf halkının yaşadığı oyulmuş kaya evleri yer almakta. Siyasi baskılarla bu mağara evler boşaltılmış ve halk Dicle’nin kıyısına yerleştirilmiş. Şu anda az sayıda da olsa Süryani ailelerin bu mağara evlerde yaşadığı ifade ediliyor. Bu kayalıkların üzerinde, tüm vadinin görülebileceği Hasankeyf Kalesi, kireç taşından oluşan kayaların çökme riski nedeniyle ziyarete kapalı. Yine de bir şekilde belli bir noktaya kadar çıkılabiliyor. 


Kaleden inerken Er-Rızk Camii’nin minaresi dikkat çekiyor. Şehrin neredeyse her yerinden görünen bu minare, Hasankeyf’in hemen hemen tüm geniş plan fotoğraflarından epey tanıdık zaten. Minaredeki kûfi yazılar dikkat çekici. Hemen arka sokakta da Sultan Süleyman Külliyesi ve bitişiğinde Koç Camii var. Bu iki yapı da, ilçede yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılmış. Şu anda kullanılmayan, fakat toprağın metrelerce altından çıkarılan bu mabetler yüzyıllar öncesinden izler taşıyor. Sultan Süleyman Camii’nin minaresinin birkaç metrelik kısmı yıkılmış. Bu haliyle de görülmeye değer. Ayrıca bu minareye çıkılabiliyor. Tavsiyem; minareye çıkarken geniş açı lensinizi aşağıda bırakmayın :( 




Hasankeyf halkı için Dicle’nin karşı yakasında, barajdan etkilenmeyecek daha yüksek bir konumda konutlar ve sosyal alanlar inşa edilmiş. Yakın bir zamanda ilçenin bu alana taşınması planlanıyor. Burası, mevcut yerleşim merkezine yaklaşık 2 km. uzaklıkta. Bu yakada Zeynel Bey Türbesi ve tarihi bir hamam var. Özellikle mimar ve mimariye ilgili duyan arkadaşların, Orta Asya'da yer alan Türki Cumhuriyetlerdeki yapılara benzeyen Zeynel Bey Türbesi’ni görmelerini tavsiye ederim.


Soldaki Aslı Eda. Okuldaki arkadaşları Aslı diyormuş ama o Eda denmesini istiyor. Sağdaki de Rehhan.

Son olarak Dicle kıyısında, ağaçların gölgesinde piknik yapan insanlar ve nehir kıyısında oynayan çocuklarla biraz sohbet edip, fotoğraflarını çekip öğleden sonra Midyat’a hareket ediyorum. Bu günlük bu kadar.




4 yorum:

  1. Burnumda tüttü... Kardeş Türküler'den "Pawanekani"yi dinliyorum şimdi. Ne iyi ettin de gittin. Bir sonraki seyahatini Urfa'ya yaptığında Fırat'ın gürül gürül suları Dicle'yi unutturur sana inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne iyi etmişim gerçekten :) Evet, Dicle biraz şaşırttı. İnşallah ikisi de gürül gürül akar.

      Sil
  2. Güzel kareler var. Eline, gözüne sağlık. Ben türbelerin olduğu tarafa gitmemiştim. Tepeden gördüğümde inince oraya gidelim dedim ama sonra aklımdan çıktı gitti:S Gelincikler ne güzel ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Oraya gitmeden de çok klasik bir Hssankeyf görüntüsü kalır zihinde. Ama türbenin mimarisi ve üzerindeki çiniler gerçekten dikkat çekici. Bir de Dicle'nin kıyısı o gün epey renkliydi :)

      Sil