Kitabın isminden anlaşılacağı gibi, kendisini ve hayatını anlatıyor yazar. Fakat her şeyi olduğu gibi anlatmıyor. Neyin gerçek, neyin hayal ya da kurgu olduğunu anlamak için birkaç sayfa geçmesi gerekiyor bazen. Mesela hem anne ve babası tarafından evlatlık edinilmiş olduğunu düşünüyor; hem de sekiz öz kardeşine rağmen evin tek çocuğu olduğunu… Kafasında kurguladığı şeylerin gerçek olmadığını bildiği halde onlara inanıyor ve belli bir müddet okuyucuyu da buna inandırıyor.
Ayrıca yazar kronolojiye bağlı kalmamış. İçinde bulunduğu yolculuk sırasında, o anda neredeyse, geçmiş zamanda orada yaşadıklarını anlatmış. Bu nedenle bazen yazarlığı sonrasını, çoğu zaman da çocukluğunu okuyoruz. Kitabın en akılda kalıcı bölümü, Juan José Millás’ın yazarlığa başlamasına sebep olacak cümlenin açıklandığı bölümdü sanırım. Hoşlandığı kız kendisini reddederken Millás’a, “benim için ilginç değilsin” diyor. O da kelimelerin yerini değiştirmeyi ve aralarına bir virgül koymayı akıl ederek cümlenin anlamında kendince değişiklik meydana getiriyor. Yani her zamanki gibi kendini kandırıyor. Yıllar sonra yeniden karşılaştıklarında, yazar olmasında onun da etkisi olduğunu söylüyor kıza. Ayrıca “o virgülü oraya hangimizin koyduğunu hep merak ettim” diyerek kızın ne düşündüğünü de soruyor:
“Ben koymuş olsaydım yazar olmayacaktın. O virgülü sen koyduğun için yazar oldun. Yazar oldun, çünkü gerçekliği değişikliğe uğratarak anlatmak için kaynaklar icat ettin.”
Bu arada kitap Avrupa’da ödüller almış. Yazarla ve kitapla ilgili bilgilere şuradan ulaşılabilir. Ayrıca psikolojik roman sevmeyenler sıkılabilir. Ben de sıkıldığımı fark ettiğimde yarısına gelmiş olmasaydım, devam etmeyebilirdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder