Yıllar önce Kadıköy'de aylak aylak yürüdüğümüz bir gün kulağıma bir müzik ilişti bir yerden. Kuzenimi de kolundan çekiştirerek sesi takip ettim. O andan itibaren birinci kriterim budur; bir şarkı yolunuzu değiştirtiyorsa güzeldir. Şarkılar insanı yoldan çıkarabilir. O günden sonra birçok kez yolumu değiştirdim. Hiç bilmediğim yollara, varlığından haberdar olmadığım patikalara, çıkmaz sokaklara girdim. Bazılarını adım adım ezberledim.
Kimi arkadaşlarımın kolundan çekiştirmeye devam ediyorum, kimisi benimle yürümekten sıkılıyor. Bazıları yoldan çıkmak istemiyorlar galiba. Neyse. Zaman zaman burada şarkılar paylaştım. [1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] Yol haritası çizdim. İşgüzarlık edip bir şarkıya klip senaryosu bile yazdım. Bu arada, şarkıları arasında seçim yapmakta zorlandığım için ertelediğim müzisyenler oldu. Nasıl anlatacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. Anouar Brahem bunlardan biri. Burada ve burada konserlerini yazmıştım.
Anouar Brahem, uda bakışımı değiştiren adam. Bu enstrümanı çalanlar arasında dinlediklerimin en iyisi. Onu öne çıkaran şey -en basit ifadeyle- melodilerindeki ve müzik anlayışındaki derinlik. Çok felsefi cümleler kurma niyetinde değilim ama başka bir cümleyle ifade edemem galiba. İlhamını nereden aldığı sorusuna "... bir yandan göğe yükselerek daha fazla yer kaplayan, diğer yandan gelişmeye ve köklerini toprağın derinliklerine gömmeye çalışan bir ağaçtan...” diye cevap veren bir müzisyen Anouar Brahem.
Bu tür müzikleri çoğumuz 'iş yaparken ya da ders çalışırken dinlenebilecek şarkılar' kategorisini koyuyoruz. Ben Anouar Brahem albümleri için böyle bir sınır koymuyorum. Çalışırken de dinlenebilir tabii. Bu tür dinleme hallerinde şarkılar birbirinin peşi sıra başlar, biter... Onlarca şarkı dinler, hiçbirini fark etmeyiz bile. Aklımız, yapmakta olduğumuz işimizdedir. Bazı şarkılar ise bir melodiyle, ritimle, tempo değişimiyle aklımızı çeler. Ona kulak kesilir, işi gücü unuturuz. Bizi işimizden alıkoyan şarkılar da güzeldir. Bu da ikinci kriterim.
Şarkılarını seçmekte zorlandığımı söylemiştim ya; albümlerini kesintisiz dinleme imkânı var. Seçim yapmaktan kurtulmuş oldum. En iyi iki albümü burada bulunsun isterim. Birinde ud, bass klarnet, bass gitar ve perküsyon var. Diğerinde ud, piyano ve akordeon. Bir saatiniz varsa; hiç fena bir yolculuk olmayabilir. Bu kadar gevezelik yeter. Bu günlük bu kadar.
The Astounding Eyes Of Rita
(ud, bass klarnet, bass gitar, perküsyon)
Le Voyage De Sahar
(ud, piyano, akordeon)
yazının başındaki fotoğrafın çekildiği konserdeydim. oturma düzeni izlenen konserlerden oldum olası haz etmem ama sırf Enver İbrahim gelmiş ne olursa olsun gidip dinlemek lazım diye gitmiştim ve bunu yaptığım için şimdi kendimi öyle şanslı hissediyorum ki... Ancak mutlaka söylemeliyim, sadece Anouar Brahem değil bu resimdeki dörtlünün herhangi biri eksik olsa o muzik o müzik olmaz, konser boyunca bunu düşündüm. hayatımda ilk defa o gece bas klarnetin tek başına sesini duydum, müthiş bir enstruman... ayrıca gitarist insan üstü şeyler yaptı bendir desen başka alem. büyük transtı yine gelsinler iki elim kanda olsa giderim...
YanıtlaSille pas du chat noir en güzel albümü diyebilirim. defalarca arka arkaya dinlenecek bir çok şarkı var.
YanıtlaSilakordionla normalde uyumlu sayılmayacak enstrumanlar bu albümde çok güzel bir harman olmuş.
ve evet katılıyorum, iş yaparken dinlenecek hafif müzikler kategorisinde değil de tüm tınıları hissederek dinlenecek şarkılar bunlar aslında.
ben de epeydir anouar brahem'i yazmayı planlıyorum ama 'le pas du chat noir' yani 'kara kedinin adımları' na ithafen uygun bir fotoğraf çekmeyi bekliyorum hala..
yoldan çıkmak mı
YanıtlaSilçık çık
müzik olsa olsa insanı "yola getirir" :)
drifter;
YanıtlaSilTek başına ud saatlerce dinlenemeyebilir. Diğer enstrümanlar müthiş katkı sağlıyor. Hepsi sade ama çok güçlü. Konser yazısında onlardan da bahsetmiştim, katılıyorum. Hatta müzenin bahçesindeki ağaçların yaprak hışırtılarından bile bashetmişim :) Bu arada 13-14 Aralık'ta Salon İKSV'de olacaklar ilgilenirsen.
zehrina;
YanıtlaSilSeviye olarak bu iki albümden ayırt etmekte zorlandığım bir albüm aslında o da. Burayı videoya boğmak istemediğim için arada kaynadı biraz.
Sen kediyi bekle, biz de yazını bekleyelim :p Doğru orantı.
Samir;
YanıtlaSilYoldan mı çıkıyoruz, yola mı geliyoruz bilemedim şimdi. İçinden çıkılmaz bir noktaya sürükledin. Sanırım ben yoldan çıkıyorum :/
Le Voyage du Sahar ile Le Pas Du Chat Noir çoğu gece bana eşlik eden iki albüm. Aslında genellikle çalışıyor oluyorum ve o sırada dinliyorum bu albümleri. Sadece müzik dinlemeyeli ne çok oluyor. Bunu yapma sözü veriyorum kendime her seferinde. Gecenin karanlığında sadece müzik dinleyerek eminim Anouar Brahem'in hakkı daha çok verilir.
YanıtlaSilalkım;
YanıtlaSilBiz dinleyelim de, o kendini bir şekilde fark ettirir. Şöyle bi omzumuzdan silkelemeden akıp gitmez ;)
blogunuz sayesinde kendilerini keşfettim.. geç kalmışım!
YanıtlaSilentel kedi;
YanıtlaSilVesile olduysam mutlu oldum gerçekten. Yetişirsiniz merak etmeyin :)